Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu Nedir?

Giriş

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) 13 Ekim 2022 tarihli ve 7418 sayılı Kanun ile 217/A maddesi olarak eklenmiştir. Bu düzenleme, dezenformasyonun toplumsal etkilerini sınırlandırmayı ve kamu barışını korumayı amaçlamaktadır. Ancak, ifade özgürlüğü gibi temel haklar üzerinde yarattığı etkiler nedeniyle yoğun eleştirilere maruz kalmaktadır.


TCK m. 217/A Madde Metni

 “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma

Madde 217/A- (Ek:13/10/2022-7418/29 md.)

 (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

 (2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.


Kanunun Amacı ve Suçun Unsurları

TCK m. 217/A, gerçeğe aykırı bir bilginin sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla yayılmasını suç kapsamına almaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için şu unsurların bir arada bulunması gerekmektedir:

  1. Gerçeğe Aykırı Bilgi: Bilginin gerçeklerle bağdaşmaması ve bunu paylaşanın bilginin yanlış olduğunu bilmesi gereklidir.
  2. Aleniyet: Bilginin kamuya açık bir şekilde paylaşılmasıdır. Yani gizli veya sınırlı bir ortamda değil, geniş bir kitleye hitap edecek şekilde yayılması gerekir.
  3. Amaç ve Elverişlilik: Bilgi, kamu barışını bozabilecek bir şekilde paylaşılmalıdır. Yani sırf toplumda panik yaratma saiki aranır. Bu unsurlar suçun manevi boyutunu vurgulamaktadır.

Kanunun Genel Gerekçesi

Değişiklik Teklifiyle yalan haberin vardığı nokta ve etkileri dikkate alınarak dezenformasyonla
mücadele kapsamında bir taraftan idari tedbirler güçlendirilirken diğer taraftan 5237 sayılı Kanunun
“Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlıklı beşinci bölümünde “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”
başlığıyla müstakil bir suç ihdas edilmektedir. Bu doğrultuda, sırf halk arasında endişe, panik yaratmak
saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilginin,
kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayılması suç olarak düzenlenmektedir. Böylelikle
failde özel kast, gerçeğe aykırı bilgi de özel nitelik ve eylemde elverişlilik aranmaktadır.

Kanunun Madde (Özel) Gerekçesi

MADDE GEREKÇESİ

Düşünce ve kanaat (ifade) özgürlüğü, kamusal tartışma ve kanaat oluşumunu mümkün
kılarak demokratik toplumun oluşmasına katkı sağlayan temel hakların başında yer almaktadır.
İfade özgürlüğünün temeli ve zemini, doktrinde “fikirler pazarı” olarak nitelendirilmektedir.
Demokratik toplumun vazgeçilmezleri olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik; bireyin kendisini
geliştirmesine, dolayısıyla toplumun ilerlemesine yol açan en temel gerekliliklerdir. Bu gereklilikler
ise ifade özgürlüğünün alt yapısını oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, haber ya da bilgiye ulaşma
hakkı, kanaat sahibi olma hakkı ve kanaati açıklama hakkı olmak üzere üç unsurdan oluşmakta ve
bu alanları korumaktadır. Haber ya da bilgiye ulaşma hakkı; bireylerin iletişim araçlarını özgürce
kullanabilmelerine, haber ve bilgi kaynaklarına kolayca erişebilmelerine ve fikirler pazarında yer alan
farklı görüşler arasından diledikleri seçimi yapabilmelerine, böylece kendilerine ait (özgün) düşünce ve
kanaatlerini oluşturabilmelerine imkân sağlamaktadır.
Özünde, negatif statü haklarından olan ifade özgürlüğü, devletler için negatif yükümlülük
getirmektedir. Bunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ve Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuru incelemelerinin etkisiyle temel hak ve özgürlüklerin günümüzde ulaştığı seviye,
ifade özgürlüğü bakımından devletlerin pozitif yükümlülüklerini de ortaya koymaktadır. Gelişmekte
olan bu pozitif yükümlülüğün, özgürlüklerin önünü açmak ve geliştirmek yönünde olacağında şüphe
bulunmamaktadır.
Teknolojik gelişmelerin ve internetin yaygınlaşmasına bağlı olarak ciddi rağbet gören dijital
platformlar, daha çok “içerik” olarak nitelendirilebilecek bilgi veya haberlerin yayılma hızını
öngörülemez biçimde artırmış ve bu içeriklerin zihin süzgecinden geçme, analiz etme ve değerlendirme
süresini oldukça kısaltmıştır. Bu noktada, internetin sağladığı anonim ortam yalan, yanlış veya manipülatif
içeriklerin artmasına neden olmuştur. Bilhassa, özel saiklerle oluşturulup organize bir biçimde yayılan
içerikler veya bot hesaplar aracılığıyla yapılan paylaşımlar, internet ortamındaki dezenformasyonu
hızlı bir biçimde artırmaktadır. Bu şekilde maksatlı bir biçimde oluşturulan uydurma içerikler,
fikirler pazarındaki ürün güvenliğini olumsuz etkilemekte, bireylerin kanaat oluşumunu manipüle
etmekte ve özgür düşünceyi ipotek altına alarak demokratik ortamın masumiyetini zedelemektedir.
Sonuçta, kişilerin habere veya bilgiye erişimini kolaylaştırmaya yönelik mekanizmalar ve imkânlar
geliştirilirken, haber veya bilginin güvenliği sağlanarak, özgür ve özgün fikirlerin demokratik ortamda
çatışmasına ya da yarışmasına yönelik tedbirlerin alınması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Maddeyle, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği,
kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak
şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Fiilin, “kamu barışını bozmaya” elverişli olması
aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra “dezenformasyon”
olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya haber verme haklarıyla
karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve
dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif
edilmiş bir bilgi de olabilecektir. Kamu barışına yönelik suçlar kapsamında ihdas edilen bu suçun,
Bölümde yer alan diğer suçlardan daha farklı bir alanı düzenlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca
suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali,
cezada artırım sebebi olarak öngörülmektedir.


Suçun Hukuki Değerlendirmesi

  1. Belirlilik İlkesi: Ceza kanunlarında suçların açık bir şekilde tanımlanması, hukuki güvenlik ilkesinin bir gereğidir. Ancak, “gerçeğe aykırı bilgi” veya “kamu barışını bozma elverişliliği” gibi kavramlar çok soyuttur. Bu durum uygulamada belirsizlik yaratmaktadır.
  2. Ceza Hukukunda Ultima Ratio İlkesi: Ceza hukuku, en son başvurulacak nihai bir araçtır. Bu bağlamda, dezenformasyonla mücadelede öncelikli olarak idari ve eğitimsel önlemler düşünülmelidir. Ancak, TCK m. 217/A, doğrudan cezai yaptırımlar öngörmektedir.
  3. Anayasa ve AİHS Açısından Uyumluluk: Maddenin, ifade özgürlüğü üzerindeki olası orantısız etkileri Anayasa’nın 13. ve 26. maddelerine aykırılık teşkil edebilir. Benzer şekilde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarına göre de demokratik toplum için zorunlu olmayan müdahaleler meşru görülmemektedir. Anayasa Mahkemesi 8 Kasım 2023 tarihli kararı ile (2022/129 E. – 2023/189 K.) Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir.

Dezenformasyon ve İfade Özgürlüğü

İfade özgürlüğü, hem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri hem de Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Ancak, bu özgürlük sınırsız değildir ve kamu düzeni, genel sağlık veya güvenlik gibi gerekçelerle sınırlandırılabilir. TCK m. 217/A ile getirilen sınırlamalar, ifade özgürlüğünün demokratik toplumda oynadığı rolü zayıflatma riski taşımaktadır.


Sonuç ve Öneriler

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu, dezenformasyonun toplumsal etkileriyle mücadelede önemli bir araç olarak düşünülmüştür. Ancak ifade özgürlüğüne yönelik riskler barındırmaktadır. Bu bağlamda, yasal düzenlemelerde şu öneriler dikkate alınmalıdır:

  1. Tanımlarda Netlik: Kanunun, gerçeğe aykırı bilgi ve kamu barışı gibi kavramlara ilişkin daha net kriterler sunması gerekmektedir.
  2. Alternatif Çözüm Yolları: Ceza hukuku dışındaki yolların (medya okuryazarlığı, idari tedbirler) daha etkin kullanılması sağlanmalıdır.
  3. Denetim ve Uygulama İlkeleri: Suçun tespitinde, yargısal denetim mekanizmalarının etkin çalışması gerekir. İçtihatlarla ortaya konulacak ölçülülük ilkesine uyulması gerekir.

Bu düzenleme, hukukun koruma işlevi ile temel hakların korunması arasındaki dengeyi sağlama noktasında bir sınav niteliği taşımaktadır. Yasal düzenlemeler yapılırken, ifade özgürlüğü gibi temel hakların ihlal edilmediği bir model benimsenmelidir.

Kaynakça

  1. Aras Türay ve diğerleri, Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu (TCK m. 217/A), İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2022.
  2. Anayasa Mahkemesi Kararı, 2023/189 Esas ve 2023/189 Karar Sayılı Karar, 8 Kasım 2023.
  3. Mehmet Bahadır Polat, “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçuna İnternette İfade Özgürlüğü ve Haber Verme Hakkı Perspektifinden Bir Değerlendirme,” Kırklareli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024.
  4. Murat Balcı ve Kerim Çakır, “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu (TCK m. 217/A),” AndHD, Cilt 9, Sayı 1, Ocak 2023.


Yazar: Avukat Devrim Bozkurt
Avukat Devrim Bozkurt 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 2000 yılından bu yana İstanbul Barosuna 23961 sicil numarası ile kayıtlı serbest avukat olarak çalışmaktadır. Avukatlık mesleğine kendisine ait DB Hukuk Bürosunda gerçek ve tüzel kişilere yasal danışmanlık ve dava takibi gibi hukuk hizmetleri vererek devam etmektedir.