Tasarrufun İptali Davası

İcra ve İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen ve Tasarrufun iptali davası olarak adlandırılan davalarda icra takibi yoluyla borçludan alacağını tamamen veya kısmen tahsil edemeyen alacaklı (çoğu kez bir banka veya finans kurumu), borçlunun son 5 yıl içerisinde üçüncü kişilere devrettiği gayrimenkul veya menkul mallara ilişkin tasarrufların (satış veya bağışlama gibi) mal kaçırma amacıyla yapılmış olduğu ve iptal edilmesi gerektiği iddiasıyla, borçluya ve malı devralan üçüncü kişiye karşı birlikte açtığı bir dava türüdür.

Tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Dava dilekçesinde davacının alacak tutarını belirtmesi gerekir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’nun 23.10.2013 tarih ve 2013/17-224 E. – 2013/1478 K. sayılı ilamında tasarrufun iptali davaları:
Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. Önemle belirtmelidir ki, amaç; yapılan tasarrufların butlanına hükmedilmesi olmakla birlikte, burada maddi hukuk anlamında bir butlan söz konusu değildir. Zira, sözü edilen tasarruf, temelinde geçerli bir tasarruftur. Açılan dava kanıtlandığı takdirde tasarruf tamamen iptal edilmez. Sadece dava konusu mal borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış addedilerek, alacaklı bu malı haczettirerek sattırıp, satış bedelinden alacağını elde etme olanağını bulur.
Diğer bir ifadeyle iptal davası ve iptal kararının, müktesibin borçludan yaptığı iktisaba etkisi bulunmayıp, dava sonunda mülkiyetin el değiştirmesi söz konusu değildir.
Dolayısıyla, tasarrufun iptali sadece, bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yoldur.
Belirtildiği üzere, davacının bu tür davalardaki amacı, elde edemediği alacağını tahsil edebilmek için hukuksal işlemin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır.” denilerek açıklanmaktadır.

Tasarrufun iptali davası Borçlar Kanunu hükümlerine dayalı olarak açılan Muvazaa Davalarından farklıdır. Muvazaa davaları daha geniş kapsamlı iken Tasarrufun İptali davaları daha dar çerçeveli ve teknik bir dava türüdür.

Tasarrufun İptali Davasında Taraflar

Davanın kimin tarafından açılabileceği İ.İ.K. Md. 277’de, kimlere karşı açılacağı ise Md. 282’de belirtilmektedir. Tasarrufun İptali davalarında en az üç taraf mevcut olup, alacağını icra takibi ile tahsil edemeyen ve borçlu hakkında aciz vesikası alan alacaklı davacı sıfatına sahip olur. Mal kaçırma amacıyla mallarını devreden borçlu ile malları devrettiği kişi (veya kişiler) davalı yanda yer alır. Davaya konu malı elinde bulunduran kayıt maliki, yani tapuda veya araç sicilinde malik olarak görünen kişi borç – alacak ilişkisinde taraf olmadığı halde davada taraftır. Aynı şekilde borçlunun borcunu ödeyerek onun yerine geçen (külli halef konumundaki) kefil de asıl alacaklı ile aynı koşullarda dava açma hakkına sahiptir.

Tasarrufun İptali Davasında Akrabalık İlişkisinin Önemi

Borcunu ödemekte acze düşen kişinin akrabalarının, borçlunun bu durumunu bildiği veya bilmesi gerektiği düşüncesiyle, akrabalar arası devir ve bağışların alacaklının tahsil imkanını ortadan kaldırma amacıyla yapıldığı yönünde bir karine kabul edilmiştir. Özellikle akrabalar arası yapılan devirlerde tarafların son derece dikkatli olması, satış bedelinin rayicin altında (genellikle emlak vergisine esas belediye rayicinden) gösterilmesi veya bedelin elden ödenmesi gibi durumlar muvazaa iddiasını veya alacaklıyı zarara uğratma kastını destekleyecek mahiyette fazladan delil olarak davadaki durumu güçlendirecektir. İ.İ.K. 278 hükmüne göre akrabalar arasındaki satışlar, satışa konu taşınır veya taşınmaz malın gerçek değerinin çok altında yapılan satışlar ve bazı ölüme bağlı tasarruflar bağışlama sayılır. Bu yasal karinenin aksini ispat davalıya düşer.

Tasarrufun İptali Davasının Şartları

  1. Gerçek Bir Alacağın Bulunması Zorunluluğu: Öncelikle alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin gerçek ve mevcut olması gerekir. Davacı konumundaki alacaklı ile davalı konumundaki borçlu arasında doğan borç ilişkisi gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmıyorsa tasarrufun iptali davası açılamaz.
  2. İcra Takibinin Semeresiz Kalması: Borçlu aleyhindeki takibin semeresiz kaldığını gösteren kati veya geçici aciz vesikası alınmış olmalıdır. Davanın açıldığı tarihte ibraz edilmeyen aciz vesikası ihtiyaç yoktur. Aciz vesikası, sonradan ikame edilebilen dava şartlarındandır. Alacaklı, yani tasarrufun iptali davasında davacı kişi davanın her aşamasında, temyiz sonradan mahkemeye sunulabilir. Davayı açarken geçici aciz vesikası sunan davacı, en geç mahkemenin tayin edeceği sürenin sonuna kadar kesin aciz vesikasını dosyaya sunmak zorundadır. Borçlunun haczi kabil malı olmadığını gösteren haciz tutanağı da aciz vesikası hükmünde olup davanın açılması için yeterlidir.
  3. İcra Takibinin Kesinleşmiş Olması:Borçlu aleyhindeki icra takibinin kesinleşmiş olması gerekir. Borçlu ödeme emrindeki borca ve icra takibine itiraz etmişse veya usulüne uygun tebligat yapılmamışsa icra takibi kesinleşmeyeceğinden, bu borçla ilgili olarak tasarrufun iptali davası açılamaz.
  4. Alacağın İptal Konusu Tasarruftan Önce Doğması Şartı: Kanunda olmayan ancak içtihat yolu ile getirilen bir şarttır.İcra iflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerine dayalı olarak açılacak iptal davasına konu tasarruf takibe konu borcun doğduğu tarihten sonra yapılmış olmalıdır.

Tasarrufun İptali Davasında Zaman Aşımı

Tasarrufun iptali davalarında 5 yıllık azami hak düşürücü süre vardır. Tasarrufun gerçekleştirildiği tarihin üzerinden beş yıl geçmişse dava açma hakkı düşer.

Borçlunun aleyhinde haciz yapılan tarihten, haczi kabil malı olmadığının tespit edildiği tarihten veya iflasın açıldığı tarihten sonra yapılan karşılıksız kazandırmalar (hibe – bağış – hediye gibi) iptal davasına konu edilebilir. İvazsız kazandırmalarla ilgili dava açma hakkı İ.İ.K. 278/2 hükmüne göre iki yıllık süreye tabiidir. Yani davanın açıldığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde yapılan bağışlarla, yasa gereği bağış hükmünde olan tasarruflar iptal davasına konu edilebilir.

“Borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde” yaptığı bazı tasarruflar batıl olup iptal davasına konu edilebilir. İptal davasına konu tasarrufla bir hak veya menfaat elde eden kişi borçlunun durumunu bilmediğini ispat etmek zorundadır.

Tasarrufun İptali Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tasarrufun iptali davaları genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Uyuşmazlık konusu tasarrufun ticari ilişkiden kaynaklanması veya tacir olan şirketler arasında yapılmış olması görev hususunda etkili değildir. Yetkili mahkeme ise davalılardan birinin adresindeki veya tasarruf taşınmaza ilişkin ise taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesidir. 

Tasarrufun İptali Davasının Sonuçları

Davanın reddi halinde davalılar aleyhinde bir sonuç doğmaz ve tasarrufun iptalinin gerekmediği mahkeme kararıyla tespit edilmiş olur. Ancak davanın kabulüne karar verilirse davayı açan alacaklı yönünden davaya konu işlemin alacak tutarıyla sınırlı olmak üzere geçersizliğine karar verilmiş olur. Davaya konu tasarruf yapılmamış, örneğin satılan araç veya daire halen davalı borçlu adına kayıtlıymış gibi cebri icraya (satış yoluyla paraya çevirme) konu edilir. Satış bedelinden öncelikle davacı alacaklının borçları ödenir ve eğer geriye para kalırsa bu da aracı veya daireyi satın alan kişiye iade edilir.

Tasarrufun İptali Davası Ne Kadar Sürer

İptal davasına konu olan taşınır veya taşınmaz mal için değer tespiti yapılması gerekiyorsa en az bir kez mahkeme heyeti bilirkişileri de refakatine alarak keşif kararı verecektir. Taşınır mallar için bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilebilir. Ancak taşınmazlarda çoğu kez hakim yerinde yapılacak keşfe bizzat katılır. Keşif ve bilirkişi incelemesi doğal olarak davanın sonuçlanmasını uzatacaktır. İlk duruşma için İstanbul’daki mahkemeler iş yoğunluğu nedeniyle genellikle üç dört ay sonrasına gün verirler. İlk celse ön inceleme olarak yapılır, tanık dinlenmez. İkinci celsede tanıklar dinlenir. Tüm tanıklar dinlendiğinde keşif için gün verilir ve keşiften sonra dosya bilirkişiye tevdi edilir. Takip eden duruşmaya kadar bilirkişi raporu gelmezse mahkeme raporu bekler. Rapor geldikten ve tüm deliller toplandıktan sonra sözlü yargılama olarak adlandırılan son duruşma yapılır.Her duruşma arası iki üç olarak düşünüldüğünde 9-12 ay içinde dava sonuçlanır.

Tasarrufun İptali Davası Kaybedilirse Ne olur?

Davanın kabul edilmesi (davacı alacaklının davayı kazanması) halinde yukarıda açıklandığı gibi davaya konu alacak tutarı ile sınırlı olarak hüküm kurulur. Hükmün alacak tutarıyla sınırlı olmasının sonucu olarak borçludan menkul veya gayrimenkul (taşınır veya taşınmaz) mal edinen kişinin adına kayıtlı malı alacağın tahsili için icra kanalıyla satılacaktır. Pratikte davayı kaybeden üçüncü kişiler genellikle alacaklı tarafla anlaşıp borcu ödeyerek icra satışını engellemektedir.

Tasarrufun iptali davasında vekalet ücreti

Tasarrufun iptali davasına konu edilen alacakla davaya konu malın değerinden hangisinin değeri daha azsa vekalet ücreti ona göre belirlenir. Örneğin, 120.000.- TL alacak için dava açılmış ancak davaya konu taşınmaz 380.000.-TL değerindeyse vekalet ücreti 120.000.-TL üzerinden hesaplanır.

Avukat Devrim Bozkurt

Kadıköy / İstanbul – Türkiye



Yazar: Avukat Devrim Bozkurt
Avukat Devrim Bozkurt 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 2000 yılından bu yana İstanbul Barosuna 23961 sicil numarası ile kayıtlı serbest avukat olarak çalışmaktadır. Avukatlık mesleğine kendisine ait DB Hukuk Bürosunda gerçek ve tüzel kişilere yasal danışmanlık ve dava takibi gibi hukuk hizmetleri vererek devam etmektedir.