Mirasçı / Varislerin Anlaşamaması
- 22 Temmuz 2024
- Yayınlayan: Avukat Devrim Bozkurt
- Kategoriler: İlgi Alanları, Makale & Haberler, Medeni Hukuk, Miras Davaları, Miras Hukuku
Miras bırakan kişinin (dede, anne, baba, kardeş) vefatından sonra çoğu kez varisler / mirasçılar kendi aralarında anlaşmazlığa düşer. Miras kalan mal varlığının paylaşılması, satılarak paraya çevrilmesi ya da semerelerinin (kira, faiz gibi) toplanması ve dağıtılması gibi hususlarda çıkarları ve beklentileri farklı olan mirasçılar tam bir anlaşmaya varamaz.
Mirasçıların kendi aralarında anlaşamaması halinde ortaklığın giderilmesi (eski adıyla izalei şuyu) davaları, tereke tespit davaları gibi davalar açılmaktadır. Özellikle miras kalan ev, arsa, apartman dairesi gibi taşınmaz malların satışı ve satış bedelinin mirasçılar arasında paylaşılması suretiyle ortaklığın giderilmesi davaları tüm varislerin zarar görmesine neden olur. Dolayısı ile mirasçıların kendi aralarında anlaşması çok önemli.
Peki, tüm varisler kendi arasında anlaşırsa ne olur?
- Anlaşma halinde mirasçılar, miras kalan tüm mal varlığının (terekenin) paylaşılması için bir miras taksim sözleşmesi düzenleyebilir.
- Geriye miras olarak sadece bankada para kalsa bile anlaşma olmadan mirasçıların hiçbiri bu paraya dokunamaz. Sadece iki veya üç mirasçı varsa, bunlar birlikte hareket ederek taksim sözleşmesi yapmadan da parayı çekebilir.1
- Taksim sözleşmesi terekenin tamamını kapsamak zorunda değil. Sadece bir arsanın veya tarlanın ya da bir kaç farklı taşınmazın paylaşılması için sözleşme yapılabilir.
- Paylaşılacak mal varlığı tapuda kayıtlı ise (arsa, apartman dairesi gibi) sözleşmenin Noterde yapılması zorunludur.
Tüm mirasçılar anlaşarak içlerinden birini “Tereke Temsilcisi” tayin edebilir. Yine de temsil yetkisi tek bir mirasçının azil iradesi ile ortadan kalkar. Örneğin beş kardeş içlerinden birinin temsilci olmasında anlaşmıştır. Sonradan içlerinden biri kararını değiştirerek temsil yetkisini geri alabilir.
Mirasçılar Kendi Arasında Anlaşamazsa Ne Olur?
Anlaşmanın mümkün olmadığı hallerde “Terekeye Temsilci Atanması” gerekir. Ya da bir mal varlığı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin müşterek (paylı) mülkiyete dönüştürülmesi gerekir.
Anlaşmazlık Nedeniyle Terekeye Temsilci Atanması:
Mirasçılar kendi aralarından birinin tereke temsilcisi olması için anlaşabilir. Temsilci, içlerinden biri veya üçüncü bir kişi olabilir. Temsilci olarak atanan kişi terekeyi ve tüm varislerin ortak çıkarlarını tek başına savunacaktır. Tereke temsilcisi yoksa varislerin hiçbiri tek başına hareket edemez. Çünkü miras kalan mallar miras ortaklığına aittir. Miras ortaklığı: Tarafların rızasına bakılmaksızın, kanunen ortaya çıkan bir ortaklık türüdür.
Miras ortaklığına ait taşınır / taşınmaz tüm mallar üzerinde elbirliği mülkiyeti vardır.
Miras bırakanın ölümünden sonra mirasçıların birlikte hareket etmeleri zaten süre gelen anlaşmazlıklar nedeniyle imkansız olabilir. Çoğu zaman da aynen taksim konusunda anlaşmazlık yaşanmaktadır. Yani, hangi mal kimde kalacak anlaşmazlığı.
- Anlaşmazlık halinde varislerden birinin tek başına mahkemeye başvurması yeterlidir.
- Mahkeme, kural olarak, terekenin bir kısmı için değil tamamı için tereke temsilcisi atayacaktır.
- Tereke temsilcisi atanmasında Miras hukuku kuralları Medeni Kanun (özellikle md. 640) dikkate alınır.
- Talep edenin mirasçı sıfatı olmalıdır. Görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
- Dava miras bırakanın (son) yerleşim yeri mahkemesinde açılacaktır.
- Tüm mirasçılar davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlanması zorunludur.
- Sadece temsilci talep eden mirasçının değil tüm mirasçıların ortak çıkarı aranır.
Mahkeme temsilcinin kim olacağına karar verirken mirasçıların önerilerini de mutlaka dinler. Yine de önerilen kişilerden birini tayin etmek zorunda değildir. Menfaat çatışması veya husumet yoksa mirasçılardan birinin temsilci olarak atanması mümkündür.
Tereke temsilcisi çoğu kez mahkemenin yargı çevresine yakın oturan gerçek veya tüzel kişi olur. Ancak terekedeki malvarlığı değerleri başka bir şehirde ise o şehirde oturan biri tercih edilecektir. Hal ve koşullar gerektirdiğinde terekeye birden fazla temsilci atanacaktır.3
Tereke Temsilcisinin Görevi Ve Yetkisi
Temsilci olarak tayin edilen kişinin görevi miras ortaklığının çıkarları doğrultusunda yapılması lazım gelen tüm işleri yapmaktır. Mesela tüm mirasçıların ortak çıkarının gerektirdiği gibi, kira paralarının tahsili ve mirasçılara miras payları oranında dağıtımı söz konusudur. Ya da miras bırakana ait çek, senet veya ipotek gibi bir alacağın tahsili.
Varisler arasındaki anlaşmazlık husumet derecesine varmışsa ve hiçbir konuda uzlaşmaları mümkün görünmüyorsa hakim temsilciye genel yetki verir. Buna karşılık eğer uyuşmazlık sadece tek bir konuya ilişkinse mahkeme sınırlı ve özel yetki verir. Örneğin tüm varislerin zorunlu dava arkadaşı olduğu bir davada seçilecek avukat konusunda anlaşmazlık vardır. Mirasçıların talebi tek bir işle ilgiliyse hakim sadece bu işle sınırlı olarak, özel yetkili temsilci tayin edecektir.
Avukat Devrim Bozkurt
Kadıköy / İstanbul – Türkiye
- “… davalı banka nezdindeki mevduat hesabının paylaştırılması konusunda tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri veya miras ortaklığına temsilci atamaları veya MK’nun 584/a (Yeni MK 644) maddesi doğrultusunda, iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi hakkında mahkemeden ilam alınması gerekmektedir.”11. HD, 27.3.1995, E. 1995/1248, K. 1995/2496 ↩︎
- HGK, 1.11.1972, E. 1968/2-869, K. 891 ↩︎
- “… Terekenin büyüklüğü ve nitelikleri gözetilerek miras şirketine birden çok temsilci atanabilir. mirasbırakanın İstanbul’da kiraya verilen taşınmazları, Siverek’te ise ekilmeye elverişli arazisinin bulunduğu gerçekleşmiştir. Aradaki mesafe dolayısı ile terekenin tümünün aynı kişi tarafından idaresi güç olacağı gibi, ekim işleri ile taşınmazın kiraya verilmesinin ayrı ayrı beceri isteyen işler olması sebebi ile İstanbul’daki kiralık taşınmazların idaresi için orada oturan bir temsilci Siverek’teki
arazinin işletilmesi için de o yerde ve ekimden anlayan bir temsilci atanması, böylece hem az masraf ile terekenin idare olunması, hem de uzmanlığa önem verilmesi sağlanmış olur….”HGK, 22.6.1984, E. 1982/2-723, K. 746 ↩︎